
Peki ; Peygamber Efendimizin(s.a.v) zamanında mezhep yoktu, nereden çıktı bu mezhepler?! Diyenler var. Bunu nasıl izah edersiniz? diye sorabilirsiniz.
Şöyle izah edelim: Müslümanların kafasını karıştırmak, itikatlarını bozmak sureti ile iman kalelerini yıkıp, Müslümanın hiç farkına dahi varamadan onları İslam dairesinden çıkarmak isteyen şer odakları, daima çalışmış, çalışmakta ve projeler üretmeye devam etmektedir ve kıyamete kadar da edecektir.
Bütün şer odakları toplanmış, nice çalışmalar yapmış ve İslam dinini yıkmak için en etkili ve tek yolun, Müslümanların itikatlarını bozmak, onların arasına fitneler, kafalarına soru işaretleri sokarak inançlarında boşluk oluşturmak olduğu kanaatine varmışlardır.
Maalesef ki, yüzyıllar boyu bu yönde yaptıkları çalışmalar, sonuç vermiş ve de vermektedir. Müslümanları en zayıf noktadan vurarak, savaşla yıkamadıkları İslam dininin, içten direklerini kırmış, hırpalamış, tahrip etmişlerdir.
Üzülerek söyleyelim ki, dünyada İslam devleti diye bilinen devletler ve Müslüman olarak bilinen milyarlarca insan, sadece adı itibarı ile Müslümandır. Yaşantılarına baktığınızda çoğunun İslam dini ile bir bağlantısının ve alakasının olmadığını görüyoruz.
Müslümanları bu inanç boşluğuna düşürmek için, akılların kavrayamayacağı büyük bir harekat başlatılmış, bütün imkanlar seferber edilmiştir. Yazılı ve görsel medya bir silah gibi kullanılmış ve her Müslümanın evine girilerek, zehirli iğneler, aşılar yapılmıştır.
Buda yetmemiş, ajanlarını, sahte hoca, sahte din alimi, sahte profesör olarak, aramıza karıştırmış, mühim mevkilere getirmişlerdir.
Müslümanların beyinleri adeta uyuşturulmuş tur. Kuran'ı Kerim'in emirlerini unutmuş, dinimiz adına hiçbir şeyi bilmez hale gelmişiz. Hatta o kadar ki, ''Peygamber Efendimizin zamanında mezhep mi vardı ki?'' Diyecek kadar sapıtmışız.
Ey Müslüman uyan.
Şimdi yukarıdaki sorunun cevabını verelim.
Nereden çıktı bu bu mezhepler?!
Evet Peygamber Efendimiz(s.a.v) zamanında mezhep yoktu. Çünkü; O zamanda bir konu hakkında ihtilafa düşüldüğünde, direk olarak Peygamber Efendimize(s.a.v) danışılırdı. Yani ilim ve bilgi bizzat kaynağından alınırdı. İkinci bir kişinin bilgisine gerek kalmazdı.
Peygamber Efendimizden(s.a.v) sonra 4 büyük halife devrinde de mezhep yoktu, çünkü; Sahabe-i Kiram efendilerimiz her biri, bilgiyi ve ilmi Peygamber Efendimizden(s.a.v) aldığından, tıpkı O'nun gibi yapmışlardır. Her biri müçtehit idi. Hatta daha da ötesi, hangi ayetin hangi olay ve kim hakkında indiğini bilirlerdi. Onun için itikadi konularda birisine sorma veya uyma ihtiyaçları yoktu.
Bizim onlara uyma ihtiyacımız var.
Peygamber Efendimizin(s.a.v) şu hadisi bunun delilidir.
''Ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayet bulursunuz''.
Zaman sonra Müslümanların sayısı çoğalıp değişik coğrafyalara yayılmaya başlayınca, şer güçler harekete geçmiş, ajanlarını Müslümanların arasına, büyük Alim sıfatı ile sokmuş, bu sözde alim hocalar, Müslümanların itikatlarını bozmak için, Kuran-ı Kerim'i, hizmet ettikleri kafirlerin amaçlarına göre yorumlamaya, zehirlerini akıtmaya başlamışlardır.
Neymiş; kurban kesmek hayvana eziyettir, zekat yoktur, üç büyük hak din vardır!, kalbin temiz olsun yeter, Hristiyan da cennete girer, bu Kuran'da yok, şu yok, hadisi şeriflerin çoğu uydurmadır, gibi saymakla bitiremeyeceğimiz nice sapık fikirler yaymaya başlamışlardır. Ayrıca, gerek Sahabe büyüklerimiz, gerek Peygamberler, Melaikeler, Cennet ve Cehennem hakkında da aynı şekilde tahribatlar yapıyorlardı.
Kuranı Kerimden hüküm çıkaramayan ve gerçekte Kuranı Kerimin bu konu hakkında ne dediğini anlayamayan kişiler de inanıyordu. Nede olsa karşısındaki büyük hoca!! ve alim idi!.
İşte Mezhep imamlarımız bu kişilere dur demek, İslamı Peygamber Efendimizin(S.A.V) Anlatığı şekli ile anlatmak ve korumak için, Kuranı Kerim ve Hadisleri en ince ayrıntısına kadar anlatmış, ilim ve bilgilerini kullanarak ve Allah'ın(cc) inayet ve yardımı ile tüm hükümlerini ortaya dökmüş ve açıklamışlardır.
İşte doğrusu budur, İslam Dini budur, demişlerdir.
Kafirler güruhu ile ehli sünnet imamlarımızın şiddetli mücadelesi sonucu, ehli sünnet imamlarımızın, Kuran'ı Kerim ve Hadisi Şeriflerden, çıkardığı, ortaya döktüğü, anlam ve manalar yani İslam dinin temeli, kanunları karşısında
bir Müslüman şöyle demelidir ; ''Evet arkadaşlar, ben Ehli Sünneti savunduğunu söyleyen imamlardan olan, İmam'ı Azam Ebu Hanife Hazretlerine inanıyorum ve güveniyorum. Onun ortaya koyduğu hükümleri kabul ediyorum ve ibadetlerimi onun hükümlerine göre yapacağım ve ona uyacağım''.
Veya Allah(C.C) korusun bunun tersini söylersin.
Konunun daha net anlaşılması için soru cevap şeklinde açıklayalım.
SORU: İhlas, Fatiha veya kısa sürelerden birini okuyabilir misin?
CEVAP: Hayır.
Tamam çoğunluk evet dedi kabul. Ama daha ilk soruda yüzlerce kişi elendi.
SORU: Kuran'ı Kerim okumayı bilir misin?
CEVAP: Hayır.
Çoğunluk evet diyor tamam. Ama binlerce kişi daha elendi.
SORU: Okuduğun Kuran'ı Kerim'in kelime anlamını biliyor musun?
CEVAP: Hayır.
Birkaç kişi parmak kaldırıyor görüyorum, bu konuda eğitim almış kişiler, ama çoğunuz elendi.
SORU: Bir Ayet'i Kerime'nin 70 manası vardır. Sen, bu konuda lisans yapmış kişi, okuduğun Ayet'in manasını yani tefsirini yapabilir misin?
CEVAP: Hayır.
Belki evet diyen birkaç kişi var. Ama daha birinci manada şaşırdınız, hepiniz farklı farklı şeyler söylüyorsunuz. Tefsir yapacağım, mana vereceğim diyen nice Alimler dahi Bid'at ehli oldu, sen neyine güveniyorsun?
SORU: Namazını kılıyor musun?
CEVAP: Şey Cumaları kılıyorum.
Be hey gafil!. Bırak namaz kılmayı, Kuran' Kerim nasıl okunur hatta taharet nasıl yapılır daha onu bilmiyorsun.
Allah'ın farz emrini yapmayan!! Sen kim?! Allah'ın Kitabından hüküm çıkarmak kim?!!
Televizyonlarda, orada burada, Kuran'ı Kerim şöyle diyor, böyle diyor diye programlar yapan, kitap ve yazı yazan, birçok din profesörü dahi programa abdestsiz çıkıyor abdestsiz!! Kuran'ı Kerime saygı yok!! Hürmet yok!! Namaz kılmıyor, Kuran'ı Kerime abdestsiz el sürüyor gafil !!
Heyhat.!! Şu hale bak!! Abdestten namazdan nasibi olmayan kişiler çıkmış, aklınca Kuran'ı Kerim'den hüküm çıkarıyor.! Kuran okumaktan aciz kişiler, çıkmış, ben Mezhep bilmem. Müctehid tanımam! uymam diyor. Bazı kendini bilmezler de, ben Müctehid'im, Alim'im hatta Mehdiyim diyenler var.
İşte sapık Mezhepler ortaya böyle çıkıyor.
Ey Müslüman, iyi dinle ve iyi anla;
Yukarıdaki soru ve cevaplardan da görülen o ki, ne Kuran'ı Kerim'den anlıyoruz, ne de emir ve yasaklarından. O halde.
Ya yukarıda saydığımız, Alim diye geçinen kişilerin anlattıkları yalan yanlış bilgilere inanır, tabii olur ve dini hayatını onlara göre yönlendirirsin ki Allah muhafaza sapıtanlar dan ve gafillerden olursun.
Ya da Allah'ımızın koyduğu kanunları bize en doğru kaynaktan açık şekilde izah etmiş olan, gerçek din Alimleri, gerçek Müctehid, Mezhepte imamlarımız olan, itikatta; İmam Ebu Mansur Maturidi ve İmam Ebu'l Hasen Eş'ari.
Amelde; İmam'ı Azam Ebu Hanife, İmam Şafii, İmam Maliki ve İmam Hanbeli'ye tabii olursun ki Ehli sünnet ve cemaat yolunda olursun, umulur ki kurtuluşa erersin.
Bu zatlar öyle bir iman ve itikat sahibi idi ki, mesela İmamı Azam Ebu Hanife hazretleri abdestte Peygamber Efendimizin yaptığı bir şeyi sonradan öğrenmiş, abdestin farzlarından olmadığı halde, o zamana kadar kıldığı, yani 40 yıllık namazını kaza etmiştir.
Hace Muhammed Parisa (ks) Hazretleri Fusul'u Sitte adlı eserinde şöyle yazar. ''İsa Aleyhisselam dünyaya indikten sonra İmam Ebu Hanife'nin mezhebine göre amel eder.'' Bu, bizimde bir mezhebe tabii olmamız gerektiğini açıkça ifade etmenin yanı sıra, İmam'ı Azam'ın ne derece büyük bir alim ve Müctehid olduğununda işaretidir.
İmam'ı Rabbani (ks) ''Bir mezhebe tabi olmayan mülhid olur.'' Buyurmaktadır.
Ayrıca içtihat kapısı kapanmıştır. Yani birisi çıkıp da ben Müctehid'im Kuran'ı Kerim'den yeni hükümler çıkardım, yeni bir mezhep kurdum diyemez. Bu, yukarıda saydığımız mezhep imamlarından sonra gelen tüm Evliya-i Kiram, Alim, Veli zatlar, hatta Silsile büyüklerimizin tespiti ile sabittir.
Silsile büyüklerimiz(r.a) her biri Mürşid ve kutup olup, Mezhep kuracak manevi ilme ve bilgiye sahip idiler.
Ancak onlar Mezhep kurmadılar. Var olan mezheplerden birine tabi oldular.
Büyük Veli ve Evliyalardan olan İmam Gazali hazretleri, meşhur İhya Ulumid-din adlı eserinde şöye der.
-''Bir gün aklımdan acaba yeni bir mezhep kursam mı? diye geçiverdi. O gece rüyamda Kabe'i Muazzama'yı gördüm. Rüyamda bana malum olundu ki; Kabe-i Şerif'in dört duvarı var. Beşinci duvar yapısına uymayacağı gibi şeklini de bozar.
Uyandığımda, bu rüyanın kafamdan geçirdiğim mezhep kurmak hakkında olduğunu yorumladım. Artık bir mezhep kurmanın yanlış olduğunu, bu kapının kapandığını anladım ve derhal bu düşünceleri kafamdan sildim''.
Salihlerin rüyası sahihtir. İmam Gazali, bize ibret ve ders olması için bu anısını anlatıyor, yoksa mezhep kuracak değil idi.
İslam tarihinde gelmiş geçmiş birçok Selef-i Salih'in, Ulema-i Alim'in, evliyalar, Mevlana'lar, İmam'ı Rabbani'ler, Veysel Karani'ler ve sayamayacağımız nice Allah dostları mezhep kurmamış, var olanlara tabii olmuş da, sen mi o küçük aklınla ben tabi olmam!!! diyorsun? Yoksa sen, haşa,!! bu zatlardan daha mı yukarıdasın!!?
O halde gel itaat et.
Bilmem anlatabildik mi?
MEZHEPLER
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder