menü2

DİN DERSİ

22 Mart 2016 Salı

TADİLİ ERKAN NEDİR

Namazda tadili erkan, namazın en önemli rukünlarından olup, maalesef ki günümüzde unutulmuş veya tamamen terk edilmiştir. Oysa ki tadili erkana riayet edilmeden kılınan namazın iade edilmesi gerekmektedir.

Peki tadili erkan nedir?

Tadili erkan, rüküden kalktıktan sonra vücut sükünet bulmalı ve bir Sübhanallah diyecek kadar beklemeli sonra secdeye varmalıdır. Yine iki secde arasındaki oturmayı tam yapmaktır. Yani halk arasındaki tabir ile, tavuk yem yer gibi, hızlı bir şekilde kılmamalıdır. Rükü ve secde den doğrulduğunda vücut sükunet bulmalıdır.

Tadili erkan, imam Ebu Yusuf'a göre farz, İmamı Azam ve İmam Muhammed'e göre vaciptir.
Namazda farzı terk edersen namazın olmaz iade etmen gerekir.
Hanefi mezhebine göre de vacip olduğundan, namazda vacibi terk ve tehir etmek sehiv secdesi gerektirir, ancak vacib olduğunu bilerek terk etmek, tahrimen mekruh olduğundan yine iadesi lazım gelir.

Kısacası namazını yavaş yavaş, Allah'ımızın huzurunda olduğunu bilerek kılmalısın.
Namazdan manevi haz alanlar, tadili erkana riayet ederler. Acele etmekten sakınırlar. Acele etmeyi Allah'a (CC) saygısızlık ve edebe aykırı görürler.

Namazı hızlıca kılıp, bir an önce kaçmak isteyene sormak lazım. Kimden kaçıyorsun? Neden kaçıyorsun? Yoksa aldatıcı ve geçici dünya hayatı senin için Allah'ımızın emrinden (haşa) daha mı önemli?
Maalesef ki çoğumuz ağırlığı hep dünyaya vermiş, ahireti tamamen unutmuşuz.

İmamı Azam hazretleri; ''Maneviyattan nasiplenmenin ilk şartı, beş vakit namazı cemaatle ve tadili erkana riayet ederek kılmaktır'' buyurmaktadır.

Kuranı Kerimde, Bakara süresinin 2. Ayeti kerimesinde müminler için mealen ''Onlar gaybe iman edip, namazı dürüst kılarlar...Buyrulmaktadır.

Yine bakara süresi Ayet 43'de ise ''Namazı dosdoğru kılın...'' Buyrulmaktadır. Dosdoğru kılın demek; Her rüknünü tadili erkan üzere ve Ihlas ile HUŞU içinde yerine getirin demektir.

BİR HADİS
Bir gün Peygamber Efendimiz (sav) mescide girdi. Bir kişi daha gelerek, tadili erkana riayet etmeden namazını kıldı ve çıkarken Peygamber Efendimizle selamlaştı. Peygamber efendimiz ona:
-Dön namazını yeniden kıl, çünkü sen namaz kılmadın. Buyurdular.
Bu şahıs dönüp aynı şekilde namaz kıldı ve Peygamber Efendimize selam verdi. Peygamber Efendimiz selamını aldı ve tekrar ona:
-Dön namazını yeniden kıl. Zira sen namaz kılmadın, buyurdular.
Bu durum üç defa tekrar edince o kimse:
-Seni hak Peygamber olarak gönderen Hazreti Allah'a (cc) yemin ederim ki bundan daha iyisini yapamıyorum. Bana öğretir misiniz ? ya Rasülallah dedi. Peygamber Efendimiz de ona:
-Namaza başlayacağın zaman tekbir al. sonra Kuranı Kerimden ezberindeki ayetlerin kolay yerlerinden oku. Sonra rükü yap. Sonra kıyam halinde azaların mutmain oluncaya kadar kıyam yap (tüm azaların sabit olacak kadar ayakta bekle). Sonra secde halinde mutmain oluncaya kadar secde yap. Sonra secdeden başını kaldır ve iki secde arasında mutmain oluncaya kadar otur. Ve bütün namazlarını böyle kıl. (Hadisi Şerif. Ebu Hureyre) r.a

Bir mümin, tadili erkana riayet ederek, ıhlas ile namazını kılarsa, onun namazında bir güzellik olur. O namazla Melekler semaya yükselir. Namazda kılana şöyle dua eder:
Beni muhafaza edip yücelttiğin için, Hazreti Allah'da (cc) seni muhafaza etsin ve yüceltsin.

Eğer bir kişi namazı hakkına riayet etmeden kılarsa, o namaz zulmani olur. Ve melekler onu semaya yükseltmez. O namazda kılana şöyle beddua eder: Beni zayi ettiğin için Allah'da (cc) seni zayi etsin:

Peygamber Efendimiz bir hadisi şeriflerinde: İnsanların hırsızlık bakımından en kötüsü, namazında çalandır. Buyurdular. Sahabe'i Kiram Ya Rasülallah, namazdan nasıl hırsızlık yaparlar? Diye sordu.
Peygamber Efendimiz: Namazın rükü ve sücüdunu tam yapmazlar. Diye cevap verdi. Ve şöyle devam etti:
Namazda hırsızlık yapan kişi, muradına ulaşamaz. Hazreti Allah'ın (cc) emrini kısaltarak, namazda edebe riayet etmediğinden, hicranda ve boşlukta kalır. Buyurdular.

İbrahim Neha-i hazretleri: Tadili erkana riayet etmeden namaz kılan bir kişiyi gördüğün zaman (geçim sıkıntısına düşme ihtimalinden dolayı) aile efradına merhamet edin. Buyurmuşlardır.

İmamı Rabbani (ks) Hazretleri Mektubat-ı Şerife'de şöyle yazar:
''İnsanları tadili erkana riayet ederek namaz kılmaya davet etmek, onları bu amele teşvik etmek lazımdır.
İnsanların çoğu bu devletten mahrumdurlar. Ve bu amel tamamen terk edilmiştir.
Unutulup terk edilen bu ameli ihya etmek İslam'ın en mühim hususlarından dır.''

Ayrıca namazı dosdoğru kılan kişiyi, o namaz kötülüklerden alıkoyar, günaha girmesini engeller.
Ancak namazı doğru kılmayan kişiye namaz tesir etmez. Yaptığı günahlara devam eder, ve nihayet (artı ile eksi nasıl birbirini iterse) namaz da, o kişiyi terk eder.

Allah hakkı ile namaz kılanlardan eylesin. Amin.











Devamını oku »

KONUŞAN SECCADE İLE NAMAZ OLUR MU

Sevgili okuyucular. Önemine binaen ön bilgi olarak açıklamak zorunda kaldık. HADİSLER eşliğinde geniş izahat hazırlanmaktadır.

Konuşan seccade, diye reklamlar duyuyoruz, görüyoruz.
Sanki imam eşliğinde namaz kılıyorsun gibi de reklamlar yapılıyor.

Kesinlikle caiz değildir.

Yani konuşan seccadeyi yere serip, eğer süreleri bilmiyorsan da seccadenin okuyuşunu takip ederek namazını kılıyorsan, bil ki o namaz olmamıştır.

Orada seccade öğretici konumundadır.

Namazın dışındaki biri namaz kılan kişiyi yönlendir, namazı kılan da onu dinleyip onun dediğini yaparsa o namaz bozulur.

Eğer bilmiyorsan süreleri bir an önce öğren. Veya ne kadar biliyorsan Öğrenene kadar, bildiklerinle oku ve öyle kıl.

Hatta namazı imam kıldırırken şaşırsa da namazda olmayan dışarıdan biri imama hatırlatsa VE İMAM O KİŞİNİN DEDİĞİ İLE OKUYUŞUNU DÜZELTSE, O NAMAZ BOZULMUŞTUR.
İade edilmesi gerekir.

Geniş açıklama hazırlık aşamasında olup buraya eklenecektir. Şimdilik ön bilginiz olsun. Saygılarımızla.
Devamını oku »

9 Mart 2016 Çarşamba

BAYRAM NAMAZI NASIL KILINIR

Bayram namazı şöyle kılınır;

Bayram namazının iki rekatlı sabah namazının sünnetinden tek farkı, fazlaca alınan tekbirlerdir.
Bu tekbirlere zevaid tekbirleri denilir. Bu tekbirler vacip olup, birinci rek'atte kıraatten önce, ikinci rek'atte ise kıraatten sonradır.

Namazın kılınışı

Önce niyet edilir. Şöyle;
Ya Rab'bim niyet ettim senin rızan için bayram namazını kılmaya uydum hazır olan imama. Diye kalben niyet edilir. İmam Allahü ekber der tekbir alır, bizde imamla beraber tekbir alır ve ellerimizi bağlarız.

  • İçimizden sübhanekeyi okuruz ve susarız.
  • İmam sesli olarak Allahü ekber der ve ellerini kulaklarına kaldırıp yanlara salar. Biz de aynısını yaparız.
  • İmam ikinci defa Allahü ekber der tekbir alıp ellerini yanlara salar. Bizde imama uyarız.
  • İmam üçüncü tekbiri alır ve ellerini bağlar. Bizde aynısını yaparız. İmam sesli olarak Fatiha ve kısa bir süre veya 3 ayet okur. Biz cemaat dinleriz. Sonra rükü ve secde yapılır ve ayağa kalkılır. Birinci rekat tamamlanmıştır.
  • İkinci rekatte imam sesli olarak Fatiha süresini ve ardından kısa bir süre okur. Cemaat dinler.
  • İmam yine Allahü ekber diyerek tekbir alır ve ellerini yanlara bırakır. Cemaat de aynen uyar.
  • İmam ikinci tekbiri alır ve ellerini yana bırakır, cemaat de yapar
  • İmam üçüncü tekbiri alır ellerini yana bırakır, cemaat de yapar.
Ve imam dördüncü defa allahü ekber dediğinde ise rüküya gidilir, ardından secde ve oturulur. Ettehiyyatü, salli,barik ve Rabbena dualarını okuruz. İmamla birlikte selam veririz.
Namaz bitmiş olur.
Bayramınız mübarek olsun.



Devamını oku »

29 Şubat 2016 Pazartesi

DUANIN KABUL OLMASININ ŞARTLARI

Dua Müminin silahıdır.

Bana dua edin size icabet edeyim. (mümin suresi 60)
Dua silahtır.
Dua kalkandır.
Dua rahmettir.
Aldığımız her nefeste, her anımızda Allah'ımıza muhtacız. O halde duayı elden bırakmamalı, daima tavazu ile Allah'tan istemeliyiz.
 Bir hadisi şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:
''Düşmanlarınızdan kurtaracak rızkınızı bollaştıracak şeyi size haber vereyim mi? Gece ve gündüz daima Allah'a dua ediniz. Çünkü dua müminin silahıdır''(hadisi şerif Müsned-i Ebu Ya'la)

DUANIN ADABI:

Duada şu hususlara dikkat edilmelidir: Dua abdestli, kıbleye karşı yönelip ihlas ile yapılmalıdır.
Kalbi Allah'a bağlamalı, icabında ağlamalıdır. Duayı gizli, kendi duyacak kadar bir sesle yapmak, yapılan duayı mümkünse üç kere tekrarlamalıdır.

Dua yaparken eller birleştirilmeli, bittikten sonra da yüze sürülmelidir.
Taşköprü'zade Ahmet Efendi Mevzuatü'l Ulum adlı eserinde, duada ellerin tutuş şeklini şöyle açıklar:
''Ve dahi layık olan oldur ki, iki keffini (elini) bir yere götürüb zam eyleyüp (bitiştirip) batınlarını vechine mukabil eyleye'' (elinin içini yüzüne doğru tuta).

İmamı Gazali hazretleri, İhya'u Ulımid Din adlı eserinde, dua babında şu hadisi şerifi nakleder:
İbn Abbas (r.a) buyurdu ki; Resülüllah (sav) dua ettiği zaman, ellerini birleştirir ve ellerinin içini yüzüne doğru tutardı. Bu hadisi kaydettikten sonra İmam Gazali hazretleri; Duada elleri tutuş şekli böyledir, diye yazmaktadır.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: ''Bir kimse, ben dua ettim de duam kabul edilmedi, demediği müddetçe, duası kabul edilir.''

Duanın olmazsa olmazı:

Duaya Allah'a hamd ve Peygamber Efendimize salavat  okuyarak başlamalıdır.
Duanın evvelinde ve sonunda Peygamber Efendimize salavat getirmek, duanın kabulünün şartlarındandır.

Bir Hadisi Şerifte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: ''Her dua Muhammed sallallahu aleyhi vesellem'e ve onun aline salavat okununcaya kadar perdelenmiştir, kabul olunmaz.'' (Hz. Enes r.a)

Diğer bir hadisi şerifte: ''Benim ve Ehli Beytimin üzerine salavat getirilinceye kadar, bütün dualar perdelidir, huzuru ilahiye yükselmez. Bana salavat getirirse perde açılır, onun duasına icabet olunur. Bunu yapmazsa dua geri döner.'' (Hz. Ali)

YEDİĞİ, İÇTİĞİ, GİYDİĞİ HARAM OLANIN DUASI KABUL OLMAZ

Peygamber efendimiz şöyle buyurdular:
''Ey insanlar muhakkak Allah'u Teala bütün noksan sıfatlardan münezzehtir, ancak helal olanı kabul eder.'' ve: Ey iman edenler! size kısmet ettiğimiz rızıkların helallerinden yiyin. (bakara 172) buyurmuştur.
Sonra şöyle devam ettiler;
Bir adam, hayırlı ve uzun bir yolculuğa çıkmış. Saçları dağınık perişan ve yüzü toz içindedir. Bu adam ellerini semaya kaldırıp ya Allah, ya Allah diye dua eder. Halbuki onun yediği, içtiği ve giydiği haramdır. Haramla beslenip büyümüştür. Böyle kişinin duası nasıl kabul olunur?

İbrahim Bin Edhem Hazretleri buyurdu ki:

Halk toplanıp İbrahim Edhem hazretlerinin huzuruna geldi ve dediler ki:
--Ey Allah dostu! Biz Allah'a dua ediyoruz fakat bir türlü kabul edilmiyor; Sebebi nedir?
İbrahim Edhem hazretleri şöyle cevap verir:

  • Siz, Allah'ı biliyor fakat O'nun emrini yerine getirmiyorsunuz.
  • Peygamber Efendimizi seviyoruz diyorsunuz, ama sünnetlerini terk ediyorsunuz.
  • Allah'ın nimetlerini görüyor fakat şükrünü yapmıyorsunuz.
  • Şeytanın düşman olduğunu biliyor, ona uymaktan kaçınmıyorsunuz.
  • Cennet haktır diyor, ona girecek amelleri işlemiyorsunuz.
  • Ölümün var olduğunu biliyorsunuz, ölüme hazırlık yapmıyorsunuz.
  • kendi ayıplarınızı unutup başkalarının ayıpları ile meşgul oluyorsunuz.
  • Ölülerinizi defnediyorsunuz, fakat onlardan hiç ibret almıyorsunuz.
İbrahim Edhem hazretlerinin bu cevabı bize de ibret ve örnek olmalıdır.

İsa aleyhisselam bir cemaat ile duaya çıkmıştı. Cemaate dönerek:
--Günah işleyen ve günahkar olan geri dönsün. Buyurdu. Herkes geri döndü, sadece bir kişi kaldı.
İsa aleyhisselam ona:
--Sen hiç günah işlemedin mi? Diye sordu. O adam da:
--Vallahi bir defa şu gözüm geçen bir kadına baktı, sonra o gözümü çıkardım. bundan başka günah işlediğimi bilmiyorum. Dedi. Bunun üzerine İsa aleyhisselam:
--O halde sen dua et bende amin diyeyim. Buyurdu. Ve öyle dua edince yağmur yağdı.

Para,  pul, şöhret gibi şeyler için yapılan dualar, Allah indinde itibar görmez.



Duada elleri tutuş şekli.




Devamını oku »

21 Şubat 2016 Pazar

İslami terör GAFI


İslami terör de ne demek??!!. İslam ve terör!! Birbirine zıt, iki ayrı kutup. Asla bir arada  hatta yan yana olamayacak iki kelime, iki düşman. Peki nedir son zamanlarda bu iki zıt kelimenin birlikte kullanılma hikayesi?

Ana haber bültenlerinde dahi; İslami terör!! Müslüman terörist!! İslami terör örgütü, gibi söylemlerle haber yapılıyor. Müslüman terörist olur mu?! İslam dini ne diyor?! Dinimizde adam öldürmek caiz mi?!
Adam öldürmeyi, cinayet işlemeyi ve bütün bu çirkin ve kötü işleri, Allah'ımız (cc), Kuranı Kerimde açık ve net ve kesin bir şekilde yasaklamıştır. (Ayet ve hadisler aşağıda açıklanacaktır.)

Bırakın bir cana kıymayı, bir hayvana bile, (değil öldürmek) eziyet dahi edemezsin.
EYER MÜSLÜMAN İSEN.

Çünkü Rabb'imiz bunu emreder. Kitabımız Kuranı Kerim'de  açık ayetler var.
Peygamber Efendimizin sayısız hadisi şerifleri var. Ben Müslümanım diyen bir insan bir cana kıyamaz. Velev ki kafir de olsa.

Peki neden; İslami terör örgütü, Müslüman terörist, aşırı dinci!! örgüt gibi söylemler kullanılıyor?

Bunun üç sebebi olabilir:
-Ya cahildir. İslam dini ve kitabımız Kuranı Kerim hakkında zerrece bilgisi yoktur.
-Ya münafıktır. Bu söylemleri kasıtlı olarak söylemektedir. Amaç, Müslümanları ve İslam dinini kötülemek, İslama ve Müslümanlara leke sürmek, İnsanların gözünde dinimizi küçümsemek ve böyle bir algı oluşturup İslam dinini yok etmek.
-Ya da kafirdir. Amacı budur.

Şimdilerde Suriye'de, Mısır'da, Irak'ta ve birçok İslam ülkesinde, birtakım kişiler çıkmış, bir bağ sakal bırakmış,
örgüt kurmuş, sözde İslam adına adam kesiyor, yakıyor, öldürüyor. Hem de Müslümanları, suçsuz ve günahsız çocukları öldürüyor. Sen kendine ne kadar Müslümanım desen de de, Allah (CC) sana ne diyor.

-Sen kafir oldun ve ebedi cehennemde kalacaksın.!! Buyuruyor.

Birde utanmadan şeriat getireceğiz, Cihad ediyoruz diyorsun!!!
Şeriat nedir?!
Daha onu bilmiyorsun. Şeriatı insanlara kötü tanıttın. Şeriat deyince insanlar;
Sarıklı sakallı kişiler, silahlı, terör ve örgüt tasavvur ediyor. İnsanlar şeriata düşman ve şeriattan kaçar oldu. Sen bunun vebalini dahi ödeyemeyeceksin.

Cihad, günümüzde silahla yapılamaz. Cihad'ı  silahla yapma devri kapanmıştır.
En büyük Cihad, kendi nefsinle yaptığın Cihad'dır. Nefsini sorguya çektin mi?
Önce kendini düzelteceksin, ondan sonra da başkalarına anlatacaksın. Nazikçe, kibarca, incitmeden, severek, sevdirerek öğreteceksin, okutacaksın, anlatacaksın. Cihad böyle yapılır.

Şeriat Allah'ın kanunlarıdır. Allah'ın kanunları Kuran'ı Kerim ve bunu açıklayan hadisi şeriflerdir.
Peki ne buyuruyor Allah'ımız?  Kuranı Kerim ne diyor? Peygamber Efendimiz neler açıklıyor.?
Şimdi bunlara bakalım.


Nisa süresi-Ayet 93: (mealen)
Kim bir mümini kasten öldürürse, cezası, içinde ebedi kalıcı olmak üzere cehennemdir. Allah (CC) ona gadab etmiştir, lanet etmiştir ve ona çok büyük bir azap hazırlamıştır.

Bu Ayet Mıkyes ibn dahabe hakkında nüzül olmuşsa da, hükmü kıyamete kadar şamildir. Bütün Müslümanlara ikazdır, emirdir.

Bu Ayet'in tefsiri Sahihi Buhari'de şöyle geçer:
İslam dini ve kanunlarını tanıdığı (adam öldürmenin haram olduğunu bildiği) zaman, Müslüman bir kişi bundan sonra insan öldürürse, işte o kafir olmuştur, cezası içinde ebedi kalmak üzere cehennemdir.

Bu Ayet apaçık ortadayken, başka hiçbir izaha, açıklamaya gerek yoktur.

Maide süresi-Ayet 32: (mealen)
Bundan dolayıdır ki İsrail'oğullarına kitap indirdik ki, kim yeryüzünde fesad çıkarmaksızın bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir kişiyi yaşatırsa (yani öldürmezse)
Bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. And olsun ki peygamberlerimiz onlara mucizeler getirdiler. Sonra onların birçoğu, bu mucizelerin arkasından yine  yeryüzünde (fesad ve cinayet çıkararak) isyan edicilerdir.

Habil ile Kabil kıssasını anlatan Maide süresi 27-28-29-30-31-32 Ayetlerinde, Habil Kabil'e:
-Eyer beni öldürmek için bir hamlede bulunursan, ben sana hiç elimi dahi kaldırmam. Ben Allah'tan korkarım. Sende beni öldürerek hem benim hemde kendi günahını yüklenme. demişti.

Ancak, şeytan Kabil'e adam öldürmeyi kolay ve basit bir iş gibi gösterdi de, o kardeşini öldürdü.
33. Ayette ise tüm Müslümanlara hitap ve ikaz vardır.
-Bakın sizde böyle yapmayın!, nefsinize zülmetmeyin,! Yeryüzünde cinayet işleyerek, türlü türlü fenalık yaparak fesad çıkarmayın manaları vardır.

Bu açık ayetlerden sonra artık başka delil yazmaya lüzum görmüyoruz.
Kaldı ki Peygamber Efendimizin de bu konuda bir çok hadisleri vardır. Anlamak isteyen ne dediğimizi anlamıştır.

Şu halde:

Suriye'de, Irak'da veya diğer ülkelerde çocuk, kadın, masum demeden öldüren, bomba yağdıran, örgüt kurup ırz, namus demeden insanların haklarına tecavüz eden, MÜSLÜMAN OLABİLİR Mİ?

Hoşgörü dini olan, dinimiz İslamı ne kadar biliyoruz?

Yüzlerce insanın vatanını terk etmesine, kadınların, çocukların denizde boğulmalarına ve daha bilemediğimiz nice acı ve ızdıraplara sebep olanlar, MÜSLÜMAN OLABİLİR Mİ?!!

Rahmet Peygamberi, alemlere rahmet olarak gönderilmiş Peygamber Efendimizi (SAV) ne kadar anlayabildik? veya anlayabildik mi? Onun, sonsuz şefkatini anlamaya çalıştık mı?

Bu kimselere ve örgütlere verilecek isim ancak, ''İslamdan çıkmış, kafir olmuş, lanetlenmiş örgüt ve kişiler''olmalıdır.

ŞEFAAT VARMI?
BİR MEZHEBE TABİ OLMAK ŞARTMIDIR?
   





Devamını oku »

14 Şubat 2016 Pazar

Şefaat varmı

Şefaatin var olduğu, Kuran'ı Kerim'de ayetlerle sabittir. Ayrıca şefaatin olacağına dair, Peygamber Efendimizin birçok Hadis'i Şerif'i vardır.
Şimdi bu Ayet ve Hadislerden bazılarını yakından inceleyelim.

Taha Süresi Ayet-109- (mealen): O gün Rahman'ın izin verdiği, ve konuşmasına razı olduğu kimselerden başkasının şefaati fayda vermez.

Meryem Süresi Ayet-87- (mealen): Rahman katında söz almış olan kimselerden başkaları, şefaate sahip olamayacaklardır.

Enbiya Süresi Ayet-28- (mealen): Allah onların önlerindekini ve arkalarındakini bilir. Onlar ancak Allah'ın rıza gösterdiği kimseye şefaat ederler ve hepsi onun korkusundan titrerler.

Sebe Süresi Ayet-23- (mealen): Allah'ın huzurunda, Allah'ın izin verdiği müstesna, şefaat'da fayda vermeyecektir. Nihayet kalplerinden dehşet giderildiği vakit (şefaat edicilerine), Allah ne buyurdu derler. Şefaat sahipleri de ''Hakkı söyledi'' ((yani şefaate izin verdi)) derler. O, her şeyden yüce ve büyüktür.

Yukarıdaki Ayetlerde şefaatin var olduğu açıktır. Bu ayetlerin tefsiri uzun olduğundan burada anlatmıyoruz. İsteyen Elmalı Hamdi Yazır tefsirine bakıp daha geniş bilgi edinebilir.

Şimdi en güvenilir kaynaklardan aldığımız Hadisi Şerifleri inceleyelim.

Şefaat Nedir?

Şefaat, ahiret günü bir kısım günahkar Müslümanların, Af edilmeleri ve itaatli Müslümanların da yüksek derecelere ermeleri için, Peygamber efendimizin ve büyük zatların Allah Teala'dan   niyaz ve istirhamda bulunmalarıdır. Ahirette en büyük şefaatte bulunacak ve şefaati ilk kabul edilecek zat Peygamber Efendimizdir. Peygamberimizin bu şefaatine şefaati uzma denilir. Ve sahip olduğu yüksek makama (şefaat makamı) Makamı Mahmud denir.

HADİSLER

Peygamber efendimiz buyurdular;
Kıyamet günü üç sınıf şefaat eder. Peygamberler sonra alimler, sonra da Şehidler. (Hadisi şerif, Sünen, İmam Gazali-İhya Ulumid'din).

Kim sırf beni ziyaret için bana gelirse, kıyamet günü ona şefaatçi  olmama hak kazanmış olur. (Hadisi şerif, Taberani, el-mücemül kebir).

Mümin kardeşlerinizi çoğaltınız. Zira, Kamil ve Salih her müminin şefaat etme salahiyeti vardır. (Hadisi şerif, Kenzü'l Ummal)

Ümmetimden sıla isminde biri gelir, onun şefaati ile birçok kimse cennete girer. (Hadisi şerif, Kenzül Ummal).

Kıyamet günü Allah Teala Abid ve Mücahidlere:
--Girin Cennete der.
Alimler:
--Bizim öğretmemiz sayesinde ibadet ve mücahede ettiler, deyince Hak Teala:
--Siz benim nezdimde bazı meleklerim gibisiniz. Şefaat edin; şefaatiniz makbüldür. Onlarda şefaat edince Cennete girerler. (Hadisi Şerif.İmam Gazali-İhya ulumiddin cilt 1 s:33)

Görüldüğü üzere şefaat hakkındaki Hadisli şerifleri yazmaya kalksak günler sürer, şimdilik bu kadarla yetinelim ve İslam büyüklerinin bu konuda anlattıklarına bakalım.

Peygamber Efendimizden şefaatini istemek, Peygamberlerin ve selefi Salih'inin sünnetidir. Peygamber efendimizin (sav), dünyayı şereflendirmesinden önce de, sonra da, ahirete irtihalinden kıyamete kadar ve ahirette de ondan şefaat talep edilmiştir, edilmektedir ve edilecektir.

Peygamber efendimiz (sav) şöyle buyurdular; ''Kıyamet günü şefaatim, ümmetimden büyük günah işleyenlere mahsustur.''
Eyer bir kimse şefaati inkar ederse en hafif tabirle bid'at ehlinden olur. Çünkü; Duha süresi 5.ayette mealen''Muhakkak Rab'bin sana verecek de hoşnut olacaksın''buyrulmaktadır. Müfessirler Bu Ayet'i kerimenin,  Peygamber efendimizin (sav) büyük şefaatine işaret ettiğini vurgulamaktadır.

Hazreti Aişe (r.anhüm) dedi ki; Bir gün, Peygamberimizi (sav) yatakta bulamadım, baktım ki ayakta namaz kılıyordu. Rükuda; Ya Rabbi Ümmetim, ümmetim! diyordu. Secde de; Ya Rabbi Ümmetim ümmetim! diyordu. Namazın sonunda; Ya Rabbi Ümmetim Ümmetim! diyordu.

Sonra buyurdu ki;
Ya Aişe; Bu halime hayret mi ediyorsun? Ben hayatta olduğum müddetçe ya rabbi Ümmetim Ümmetim! derim. Kabirde Sura üfürülünceye kadar Ümmetim Ümmetim derim. Diğer peygamberlerin nefsim! nefsim! dedikleri zaman, ben yine Ümmetim Ümmetim! derim. Ve Hazreti ALLAH;

Ey Muhammed! Ümmetinden benim birliğime ve senin peygamberliğine şehadet eden kimseye şefaat et.

Silsile Nakşibendiye'den  Muhammed Mazhar (k.s) hazretleri buyurdu ki;
Muhakkak Resül'i Ekrem efendimizin Kabri Şerifleri huzurunda durmak ve ona selat ve selam getirmek, onun Allah nezdinde ki yüce makamı ile tevessül ederek, yardım ve şefaatini istemek, en makbul, sevabı en ziyade ümit olunan ve Allah'a yaklaştıran büyük amellerdendir. Yine onun ashabı ehli-beyti ve Allah'ın evliyası ile tevessül etmek de böyledir.


Allame Kastalani Mevahibi Ledünniye de ''Kim bundan başka surette inanırsa, İslam bağını boynundan çıkarmış, Hak teala ve Resülüne ve ehli sünnetten olan din alimlerine muhalefet etmiş olur demiştir.

Sahihi Buhari'den Hadisler:

Ravi Ebu Musa dediki; peygamber (sav) mescitte otururdu, bu sırada kendisinden, bir kimse gelip bir şey isterse veya bir hacette bulunursa yüzünü bizden yana döndürür ve:
-(bu işin olması için) Bana dalalet ediniz, sizlere bunun ücreti sevabı verilir. Bununla beraber Allah, Peygamberinin şefaati ve niyazı üzerine dilediği şeyi muhakkak yerine getirir. Buyurdu. (sahihi Buhari).

Sahihi Buhariden ibret verici bir hadis

Bize el-Leys, Halid ibn Yezid'den, o da Said bin Ebu Halid'den, o da Zeyd bin Eslem'den o da Ata bin Yesar'dan tahdis etti. Ebu Said el-Hudri şöyle demiştir: Biz
-Ya Rasülallah, kıyamet gününde bizler Rabb'imizi görecekmiyiz? Diye sorduk.
Rasulüllah:

-Şüphesiz sizler güneş ile Ay'ı görmekte birbirinizle sıkışıp darlığa düşmediğiniz gibi, o gün Rabb'inizi görmekte hiç darlığa düşmeyeceksiniz. Buyurdu.


Sonra şöyle devam etti:

-Her bir kavmin dünyada ibadet edegeldiği şeye gitmesi için bir seslenici nida eder. Bunu üzerine, salibe tapanlar saliblerine, puta tapanlar putlarına, her bir mabud  sahibi de mabudlarına giderler. Nihayet iyi olsun facir olsun Allah Teala'ya ibadet etmekte olanlar kalır. Sonra cehenneme getirilirler. Cehennem onlara gösterilir ki, sanki cehennem onların nazarında yalımları birbirini kırıp geçiren bir serap dır. 

Yahudilere sorulacak

-sizler kime tapardınız?
-Biz Allah'ın oğlu Uzeyir'e tapardık, diyecekler. 
-Siz yalan söylüyorsunuz. Allah teala hiçbir eş, oğul edinmiş değildir. Şimdi söyleyin istediğiniz nedir? Denilecek.
-Ya Rab bize su içirmeni istiyoruz diyecekler.
Onlara:
-Haydi içiniz! denilecek de onlar birbiri ardınca cehenneme dökülecekler.

Hristiyanlar da aynı şekilde cehenneme dökülecek. (burası kısaltılmıştır, tamamını okumak için bknz. Buhari) 

Nihayet iyi olsun facir olsun Allah'a ibadet etmekte olanlar kalır.
Onlara da:
-İnsanlar hep gittikleri halde sizi tutan şey nedir? Denilecek.

Onlar:

-Biz dünyada iken onlardan ayrılmıştık. (şimdi nasıl olur da onların arkasına takılırız?) Biz bir seslenicinin: Her kavim ibadet ettiği ne idiyse ona kavuşsun! diye nida ettiğini işittik. Ondan dolayı biz Rabb'imizi bekler dururuz diyecekler.

Dedi ki: 

Meydanda kalan müminlere Cebbar olan Allah, onlara ilk defa gördükleri tanıkları suretten başka bir surette gelecek de:
-Ben sizin Rabb'inizim! buyuracak.
Onlar da:
Sen bizim Rabb'imizsin! diyecekler.

Artık Onunla Peygamberlerden başkası kelam edemez. Allah Teala:

-Rabbinizi tanıyabilmek için aranızda bir alamet var mıdır? Diye sual edecek.

Onlar:

-Evet sak'tır demeleri üzerine Rab teala, sak'ını keşfedip açacak. ( müellifler burada sak açmak demek, sak şiddet manasında olup, o an şedid ve korkunç bir halin zuhur etmiş olacağına delalet etmişlerdir.)

Bu hal üzerine her mümin o anda secde kapanır, Allah'a secde eder. Ancak Allah'a riya ve şöhret için secde eden kimseler ayakta kalır. Onlar da secde etmeye davranır, fakat onların sırtı tek bir tahta gibi kaskatı bir tabakaya döner. 

(Alimler, hadisin bu kısmının namaz hakkında olduğunu söyleyip, dünyada iken Allah için namaz kılanların secdeye kapanacağını ancak namaz kılmayanların, vücudundaki kemiklerin tek kemik haline geleceğini ve isteseler de secdeye kapanamayacağını ve Allah Tealanın ve mahşer halkının önünde, yalancı olup rezil bir duruma düşeceklerini belirtmektedirler.)   

-Sonra köprü getirilir de cehennemin ortasına kurulur.

Ya Rasülallah! Köprü nedir? dedik.

Şöyle buyurdu:

-Ayakların kayacağı bir yerdir ki, üzerine başları eğri demir çengeller, dikenler, sert ve keskin enli şeyler vardır. Uçları kıvrık eğri dikenler vardır.

Müminlerin kimi onun üzerinden şimşek gibi, kimi rüzgar gibi, kimi iyi cins at ve develer gibi sür'atle geçer. Bunların kimi sapsağlam kurtulur, kimi tırmıklar içinde perişan olarak salı verilir, Kimi de sapır sapır cehennem ateşi içine düşer.

O dehşetli günde asi mimin kardeşleri arasından sıyrılıp necat bulan kurtulan müminler, Cebbar olan Allah'a yalvarıp yakaracaklar. Diyeceklerdir ki:

-Ey bizim Rabbimiz, bu kalanlar bizim kardeşlerimizdir. Onlar bizimle beraber namaz kılar, oruç tutar, her türlü iyi işlerde bulunurlardı.


Allah teala:

-Haydin gidin, kalbinde bir dinar ağırlığınca iman ve yakin olan her kimi bulursanız, çıkarınız! buyuracak.

Allah Teala onların suretlerini yakmayı ateşe haram edecektir. Artık bu şefaatçiler, kimi ayağının üstüne kimi de yarı beline kadar ateşe gömülerek içeriye dalmış bulunacaklar. Tanıdıklarını çıkarıp dönecekler.


Yine Allah Teala:

-Haydin bir daha gidin, kalbinde zerre ağırlığınca iman ve yakin olan her kimi bulursanız, onları da çıkarınız! buyuracak.
Yine böyle olanlardan tanıdıklarını çıkaracaklar.

BURDA EBU SAİD (RA) DERKİ : Eyer bu dediğime inanmıyorsanız, ''şüphesiz ki Allah, zerre kadar haksızlık etmez. Bir iyilik olursa, onu kat kat arttırır. kendi canibinden pek büyük bir mükafat verir'' Nisa-40 Ayetini okuyunuz. 


Hasılı peygamberler, melekler, müminler şefaat etmiş bulunacaklar. Derken Cebbar Müteal Hazretleri:


-Artık sıra benim şefaatime geldi! buyuracak da ateşten bir kabza tutacak, yani bir kısım insanı toplayacak da simsiyah yanmış olan bir takım kavimleri cehennemden dışarı çıkaracak. Bunlar hayat nehri denilen bir nehre atılacak, o nehrin her iki tarafında, yabani reyhan tohumlarının bittiği gibi çabucak bitecekler. Sizler o yabani reyhan tohumlarını ağaçların altında görmüşsünüzdür. Onlardan güneşte olanlar yeşil, gölgede olanlarda beyazdır.


Sonra onlar parlak inciler gibi nehirden çıkacaklar, boyunlarına altın, gümüş gibi cevherler takılacak da cennete girecekler. Cennet ahalisi onları gösterip:

-İşlenmiş hiçbir amelleri, hayır ve haseneleri olmadığı halde Allah'ın cennete koyduğu azadlıkları işte bunlardır. diyeceklerdir.

Sahihi Buhariden kısaltarak aldığımız bu Hadisi Şerif, Şefaatin hak olduğu açık bir şekilde ortaya koymuştur. Bu ve buna benzer hadisi şerifleri saymakla bitiremeyiz.
Bu deliller ışığında, yine de şefaati inkar eden varsa, artık ona diyecek tek sözümüz var
ALLAH HİDAYET VERSİN.  

İSLAMİ TERÖR GAFI




Devamını oku »